Mezheplerin dindeki yeri


Son zamanlarda instagram sayfamdan gelen sorular mezhepler üzerine yoğunlaştı. Üst üste mezhepler hak mıdır sorusu gelince buradan detaylı bilgi vermek istedim. Sorular şöyle;

  • Allah bir tane, peygamber bir tane, mezhepler niye dört tane?
  • Bir mezhebin helal dediğine diğeri nasıl haram diyor?
  • Birbirine zıt hükümleri savunan dört mezhep nasıl hak oluyor?
  • Mezheplerin Kuran'a zıt hükümleri nasıl hak oluyor?

Genel olarak mezheple ilgili sorular bu yönde. Aslında kafası çalışan her insanın sorması kaçınılmaz olan sorular bunlar. Eğer Allah'ın size verdiği nimetlerden biri olan aklınızı rafa kaldırmadıysanız, geceleri düşünüyorsanız mezheplerin İslam'daki yerini de sorgulamaya başlarsınız. Her müslümanın yapması gereken de düşünmek ve delile dayalı iman etmektir. Şimdi sizlere mezheplerin İslam'daki yerini açıklamaya çalışacağım. Önce ayetlerle başlayalım. Evrenin sahibi olan, insanlara ışık tutacak kitabı yollayan yüce Allah bu konuda şu fermanı yollamıştır.

Ve kendilerine kesin deliller geldikten sonra, fırkalara ayrılıp ihtilafa düşenler gibi olmayın! Onlar için büyük bir azap vardır. [3/Ali İmran 105]

Ayette geçen ''Beyyinat'' kelimesi ''açık delil, kesin kanıt'' gibi anlamlara geliyor. Kesin delil nedir? Tabi ki bir konuyu hükme bağlayan, dini konuları açıklığa kavuşturan ayetlerdir. Kuranı kerim dini konularda ihtiyacımız olan bilgileri sunduğu için artık ihtilafa düşmeye de fırkalara ayrılmaya da gerek kalmamıştır. Öncesinde ise bir sürü fırkalar oluşmuş, kaynak kitap olmadığı için her kafadan bir ses çıkmıştır. Kuran indiği zaman bu fırkaların görüşleri suya düşmüş, hak gelince bâtıl yok olmuştur. Zira Kuran'ın indirilme sebebi, insanlar arasında Allah'ın gösterdiği şekilde hüküm vermek içindir. ''İnsanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hüküm vermen için o kitabı sana biz indirdik. Hainlerin savunucusu olma'' [4/Nisa 105]

Kuran'ın hakemliğini kabul etmeyenler ise onlarca fırkaya, yüzlerce kola ayrılmış ve dinlerini parça pinçik ederek hücrelerine kadar bölünmüşlerdir. Örneğin ''falanca tarikatın filanca kolunun x cemaati''
diyerek kendilerini sınıflandıran insanlar hem dindar olduklarını, hem kendi fırkasının cennetlik olduğunu, hem ayrılıkta rahmet olduğunu söyleyip dini içeriden çökertirler. Bu zihniyetin kaynağı da insanları uyutma aracı olan menkıbeler, yalan hadisler, batıl mezheplerdir. Hiç aklınıza gelmeyecek onlarca yalanı tek cümle içinde kullanabilirler. Hem de kendilerini doğru yolda zannederler. Bu konuda rabbimiz şöyle buyuruyor.

O kimseler ki dinlerini fırkalara ayırdılar ve gurup gurup oldular. Tüm taraflar yanlarındaki şeyle (fırkasıyla) sevinirler. [Rum suresi 30-32] 

Hem ahtapot gibi kollara ayrılıyorlar hem de kendilerini cennetlik ilan edip seviniyorlar. İki küfür bir arada. Peygamberimiz de böyle kişilerle muhatap olmuş, peygamberi yolundan döndürmeye çalışmışlar, uydurulmuş dini ayakta tutmak için peygambere rüşvet teklif etmişlerdir. Bunun üzerine Allah teala şu ayeti indirmiştir.

Şüphesiz ki onlar, dinlerini fırkalara ayırdılar ve grup grup oldular. Sen onlardan değilsin hiçbir şeyde. Onların işi Allah’a kalmıştır. Sonra onlara haber verecek yapmış olduklarını. [Enam suresi 159]

Hiç bir konuda fırkalara ayrılıp haram, helal, günah, sevap uyduranlardan değilmişiz. Olması gereken de budur. Bir müslüman; çelişkili hükümler savunan, birinin haram dediğine diğeri helal diyen, Allah adına haramlar uyduran, Allah adına cezalar uyduran, yalan hadisleri Kuran'a ortak koşan, Allahın sözünün nesh olduğunu (hükmünün kalktığını) söyleyen fırkalar ile hiç bir konuda onlardan değildir. Çünkü alemlerin sahibinden gelmiş sağlam bir kaynağa iman eder. Dinin gereklerini o kitaptan öğrenerek insanların zanna dayalı hükümlerinden yüz çevirir.

Dini konularda mezhepler hüküm koyamaz dediğimizde bazı mezhepçiler ''İnsanlar trafik kuralları koyuyor, kırmızı ışıkta geçene ceza yazıyor da mezhepler neden hüküm koyamasın?'' diyorlar. Trafik kuralları mezhepler gibi Allah adına hükümler koymaz. Bu ayrımı iyi yapmak gerekir. Trafik kuralı ihtiyaca göre düzenlenmiştir, yeni icadlar yapıldıkça kurallar da değişebilir. Eskiden ulaşım develer, atlar, eşekler ile yapıldığı için trafik kuralına da ihtiyaç yoktu. Modern zamanda Allah bazı insanlara ilham ederek icatlar yapmalarını sağladı. ''Atlar, katırlar, eşekler binmeniz içindir ve ziynet/süs içindir. Bilmediğiniz şeyleri de yaratır. [16/ Nahl 8] diyerek ileride araba, uçak gibi ulaşım araçları yaratacağına da dikkat çekmişti.

İnsanlar da kural koyuyor diyerek savunma yapan kişiler çocukluktan itibaren ''mezheplerin inkarı küfürdür, biz onlardan iyi mi bileceğiz, onlar bizim yerimize her şeyi düşünmüş, mezhepsizler sapıktır vb'' söylemlere maruz kalmışlardır. Sürekli aynı telkinleri işittikleri için artık mezhepleri sorgulamayı bile dinden çıkmak zannederler. Halbuki mezhepler bir ulemaya isnad edilen görüşlerdir. Yaşadıkları dönemde dini araştırmışlar, söylentileri peygamber sözü olarak kabul etmişler kendi anlayışlarına göre farklı haramlar, helaller tayin etmişlerdir. Aslında mezhep alimlerine isnad edilen görüşlerin de onlara ait olduğu kesin değildir. Ölümlerinden sonra talebeleri kendi görüşlerini hocaya isnad etmiş olabilir. Örneğin hadis inkarcısı olan, aklı kullandığı için dışlanan Ebu Hanife'ye isnad edilen hükümlerin ona ait olması ihtimal dışıdır. Çünkü sahabeleri görmüş bir tabin aliminin Kuran dışına çıkması mümkün değildir. Öyleyse mezhep kitaplarını yazanlar, mezhepleri hak ilan edenler büyük alimlerin adını kullanarak İslamı değiştirmeye çalışmış, Kurana zıt hükümler savunmuştur. Şimdi bu Kuran'a zıt hükümlere bakalım ve mezheplerin islam tahrifatını görelim. Hoca ve genç oğlan diyaloğu şeklinde anlatacağım ki hikaye gibi okuyun.

Örnek 1: Kan abdesti bozar mı sorusu! Hanefi: Bozar. Hanbeli: Bozmaz. Maliki: Bozmaz. Şafii: Bozmaz.

Şimdi genç bir delikanlı düşünelim, biraz önce abdest aldı ve camiye gidiyor. Yol kenarında yeni açmış çiçekleriyle göz alan bir gül ağacı gördü. Gülün çiçeklerini görünce koklamak istedi ve eliyle dalından tutunca dikeni parmağına girdi. Pıt kanadı. Ne olacak bu gencin abdesti? Cami hocasına ''parmağım kanadı, abdestim ne oldu?'' diye sorsa ne cevap verilecek?
+Hanefi isen yeniden abdest alacaksın.
-Ben müslümanım hocam.
+Ben de müslümanım evladım, hanefi değilsen yeniden abdest almana gerek yok.
-Hanefiler neden abdest yeniliyor?
+Çünkü onlar peygamberin eli kanadığı için abdest aldığını düşünüyor.
-Ya diğerleri?
+Onlar da kadına dokunduğu için abdest aldığını düşünüyor.
-İkisi de zan, niye abdest aldığı bilinmiyor, belki de gaz kaçırmıştır.
+Olur mu evladım, mezhepler bizim yerimize düşünmüş zaten, sen kafanı yorma, teslim ol rahat et.
-Aynı dinden olupta farklı hükümlere nasıl tabi olacağım hocam?
+Hadi evladım, namaz vakti girdi, cemaat beni bekliyor. Sen de bu mezheplerden birine uy işte. Abdest almaya üşendiysen malikilere uyabilirsin.
- Madem ondan ona geçiliyor, o zaman ikisi de mübah oluyor. Yani ''kan abdesti bozar mı'' sorusuna birisi evet diyor, diğeri hayır diyor ise, Allah bu konuda birşey söylemediyse ikisi de mübah demektir. Şu cahil halimle bunu akıl ettim hocam. Siz ise yıllarca dini eğitim almışsınız ama şu ufak meselede bile mezheplerin paralel din olduğunu fark edemiyorsunuz.

Örnek 2: Mürtedin katli meselesi!

+ Evladım git başımdan, bu yaştan sonra dinden imandan etme beni.
- Mezhepten çıkınca dinden imandan mı çıkılmış olunuyor?
+ Evet, mürted oluyorsun evladım. Mezheplere göre mürtedin katli vaciptir.
-Yani benim katlim vacip midir hocam?
+Şey, önce üç gün mühlet verilir tabi, hemen öldürmek yok, üç günün sonunda tekrar sünni olmazsan kellen gider. Ama şimdi korkmana gerek yok, şeriat devleti değiliz.
-Bu nasıl şeriat hocam? Kime ne zararım olmuş ki yaşam hakkım alınıyor. Size kendi çelişkinizi gösteriyorum.
+Hak mezhepler böyle hüküm vermiş ise vardır bildikleri. Biz onlardan iyi mi bileceğiz, onlar büyük ulema. İslamın temellerini onlar atmışlar, dinin yok olmasını engelliyorlar.
- Din zaten yok olmuş hocam, mezhepler dini yok etmiş. Kuran hükümlerini kaldırıp kendi hükümlerini getirmişler. Bak sana bu konuyla ilgili bir ayet okuyayım.
+Ayet mi okuyacaksın, haha. Arapça öğrendin mi bakalım, bir ehli sünnet ulemanın dizinin dibinde kaç yıl eğitim gördün de ayet okuyacaksın. Senin ilmin nedir evladım. Ufacık aklınla bulaşma altından kalkamayacağın işlere.
- Ehli sünnet hoca da sizin gibi itikadı olan adamlar. Onların dizinin dibinde Kuran değil sünnilik öğrenirdim hocam. Sünnilik ile beynim yıkanmış olsaydı şimdi sizin cümlelerinizi papağan gibi tekrar eden bir mukallit olurdum. Ama ben önce Kuran okudum ve şimdi size mürtedin hükmünü bildiren ayeti okuyacağım.
''İman eden sonra inkar eden, sonra iman edip yine inkar eden sonra da küfürlerini artıranlar varya, Allah onlara ne mağfiret eder nede yola hidayet eder.'' [Nisa Suresi 137] ayetine göre küfürde ilerleyenler var. Eğer mürted olunca asılsaydı nasıl küfürde ilerleyeceklerdi?

+ Çetin ceviz çıktın sende ha, ben senin gibi bir çocuk görmemiştim daha önce. Yoksa sen şu Kurancı sapıklardan mısın? Kuran müslümanlığı sapıklığına mı kaydın?
-Kuran müslümanlığı neden sapıklık olsun hocam? Peygamberimiz ilk Kuran müslümanı değil miydi? Kuran ile hidayete ermedi mi? ''Ve seni dalalette bulup hidayete erdirdi.'' [Duha suresi 7]
+Öyle de Kuranı anlamak kolay değil, onlarca ilim bilmek gerekiyor, ömrünü vermek gerekiyor. Kuranı arapçasından okumayı bilmeyen adamlar Kuran hakkında atıp tutuyor. Sen de onların kendi anlayışlarına göre Kuranı yorumlarsan kendini Kuran müslümanı sanarsın evlat.
-Hocam şurada 10 dakikadır konuşuyoruz, biraz önce okuduğum ayeti anlamak için 30 yıl harcamaya gerek var mı sence. Sana okuduğum anda anladın. Normal bir zekaya sahipsen, anlama özürlü değilsen büyük oranda anlarsın.
+İşte herkes senin gibi derse ortaya insan sayısı kadar mezhep çıkar. Birisi böyle anlıyorum der, diğeri şöyle anlıyorum der.
-Zaten öyle olmuş hocam, sizin mezheplerden birisi haram diyor diğeri helal diyor. Ne kadar varyasyon varsa hepsini söylemişler zaten. Verilecek cevapları vermişler, yığınla mezhep çıkmış. sonra bunları incillerin dörde düşürülmesi gibi dörde düşürmüşler. Kimin düşürdüğü, kimin hak ilan ettiği de belli değil. Size mezhep kitapları yazarak elinize vermişler, din budur demişler. Hiç sorgulamadan kabul etmişsiniz.
+Bunca yıllık birikimi, ilmi çöpe mi atalım.
-İlmini Kuran ile kıyasla, Kurana uygunsa çöpe atmana gerek yok.
+Sen mi hocasın ben mi hocayım anlamadım.

Örnek 3: Recm meselesi!

-Her bilenin üstünde bir bilen vardır hocam. Kuran'a zıt olan bir mezhep hükmüne örnek vereyim. Recm meselesi var. Sünniler ittifakla kabul ediyor. Hak denilen mezheplerin hiç şüphe etmeden savunduğu recm hükmü tamamen Kuran'a zıt.
+Nasıl zıt olur, mezhepleri bıraksak bile hadislerde bile geçiyor. Hadis inkarcısı mı olalım?
-Hadis denilen söylentiler Kuran'ı mehcur bırakıyorsa hadis inkarcısı olmak farzdır hocam. Allah birşey söylüyor, rivayet başka birşey söylüyor. Sen bir tercih yapsan hangisini seçersin?
+Dinimizde iki şeriat koyucu var. Birisi Allah, diğeri peygamber. Kuran'da ''resule uyun, resul ne verdiyse alın'' ayetleri var. Sen nasıl Kuran müslümanısın, resule uymak için hadislere uyulur, hadislerde recm var diyorsa islamda recm vardır.
-Buhari, Müslim resul mü hocam? Allah Resule uyun diyor, sen 200 yıl sonra yazılan kitaplara uyuyorsun. Buhari peygamberin vefatından 178 yıl sonra Buhara'da doğmuş. 600.000 söylentiden 7300 tanesini beğenmiş de kitaba eklemiş. Müslim desen Buharinin beğendiklerini almamış, diğer söylentileri beğenmiş. Yani hadisler kesin doğru değil, yanlışı da doğruyu da içinde barındırabilir. Düşünsene hocam, 600bin hadisten kim bilir ne kadarı sahihti.
+  Düşünmek mi dedin, akıl değil nakil evladım.
- Size ters öğretmişler hocam. Nakil değil akıl olmalı o. Şimdi sana Recm hadislerinin uydurma olduğunu, islamda recm olmadığını kanıtlayacağım.
+Önce namazı kılalım, cemaat söylenmeye başladı. Namazdan sonra sohbete devam ederiz.
-Peki hocam. Namazdan sora devam ederiz. (namaz kılınır cemaat dağılır)
-Hocam nereye, hani konuşacaktık.
+Hay Allah unutmamış, yakalandık. ''Aaa evet, unutmuşum, hay Allah, ehehe, geldim. Geç otur bakalım şu ağacın altındaki masaya''
-Evet, nerde kalmıştık. Hah, recm hadislerinin uydurma oluşunda. Şimdi hocam, önce sana ayet göstereceğim tabi ki. Allah'ın dinindeki zina cezasını okuyacağım. Kitabı gizleyenler gibi davranmayacağım.
+Oku bakalım, ne okuyacağını biliyorum zaten, ona verecek cevabım da hazır.
-Vereceğin cevabı biliyorum. Bekara celde uygulanır diyeceksin. Ama ayette bekar kelimesi, dul kelimesi, evli kelimesi geçmiyor. Allahın dinini uygularken ifadesi geçiyor. Sadece bu cümle bile Allahın dininde zina cezasının 100 celde olduğunu ispat ediyor.

Zina etmiş kadın ve zina etmiş erkek, ikisinden her birine artık 100 kamçı vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, Allah’ın dininde onlara karşı sizi acıma duygusu tutmasın. İkisinin azabına mü’minlerden bir taife şahit olsun. [24/Nur Suresi 2]

+ Hm. Ama bu bekar için, peygamber bekar zanilere 100 celde vurmuş. Evliyse recm ettirmiş.
-Hayır hocam! Fiil aynı olduğu için ceza da aynı. İkisi de evlilik dışı cinsel ilişki. Zina ''evli olmadığın kişiyle ilişkiye girmek'' demek. İster bekar ister evli, ikisi de kırbaçlanıyor. Hem de ''acımayın'' emriyle kırbaçlanması isteniyor. Hem sana ikinci delil olarak evlilerin zinasından bahseden ayeti gösterebilirim. Nisa 25 ayette bir esir kadın evlendiği zaman zina ederse, hür kadına verilen cezanın yarısı verilir yazıyor. Eğer evliye recm olsaydı esirken evlenmiş kadına nasıl bir yarım ceza uygulanacaktı? Azıcık taşlayıp öldürmeden çukurdan çıkarılacak mıydı? Kuranı Allah açıkladığı için bu sorunun cevabını Nur 2.ayet veriyor. 100 celde 50 celde oluyor.
+ Evliyken zina edenlere ağır ceza yok mu yani, elini kolunu sallayarak aldatsın mı eşini?
-Bizim dikkat çektiğimiz nokta ''Allahın dininde recm olmaması'' Yani size göre eşini aldatanlar taşlanarak öldürülmeli ama bu sizin hevanıza göre. Allah'ın böyle bir emri yok. Zina tabi ki kötü bir amel, bedenin geçici şehvetini tatmin etmeye yönelik, mutluluk vermeyen şeytani bir yol. Burada önemli olan Allah'ın emrine uymak, onun hükmüne ortak hükümler eklememek. Biz ''islamda recm yok'' derken zinaya teşvik etmiyoruz, Allah adına uydurulmuş bir cezayı ifşa ediyoruz.

İslam'a recm eklemek için neler neler uydurmuşlar, okudukça dehşete kapıldım. Recm ayetini keçinin yediğini söylemişler, zina eden maymunun taşlanması hikayesini uydurmuşlar. Recmi doğal göstermek için ellerinden geleni yapmışlar. Anlayacağın senin sünnet dediğin kitaplar peygamberin düşmanları tarafından yazılmış. Bir doğru hadis varsa on yanlış hadis var. Müslümanların kafasını karıştırmak, Kurandan uzak tutmak için kitap yazmışlar ve sahih demişler. Kime göre sahih?
+Senin ilmin ne ki hadisleri eliyorsun? Onlar hafızası kuvvetli, yalan söylediği görülmemiş kişilerden aktarılan rivayetler. Sahih olduğunda şüphe olmayan senedi sağlam sözleri sahih hadis olarak sunmuşlar. Sened zinciri diye birşey var.
-Hadis uyduranlar sened zinciri uyduramaz mı hocam. İftiracılar için en kolay yöntem sened zinciri uydurmaktır. Güvenilir kişilerin ismini kullanarak ''ben ondan şöyle işittim'' diyebilirler.
+ Ne yapacağız o zaman? Sahih hadisleri nasıl ayırd edeceğiz?
-Sahih hadis arıyorsan Kuran oku hocam. Binlerce peygamber sözü mevcut Kuranda.
+Onlar hadis değil, ayet. Allah kelamı.
-Deki ile başlayan ayetler peygamberin ağzından çıkmadı mı? Demek ki Kurandabolca peygamber hadisi varmış.
+Ama onları Allah söyletiyor. Peygamberin kendi sözleri de lazım. Onlar da ikinci vahiy. ''O hevesından konuşmaz''(53:3) ayeti var. ''Resul ne verdiyse alın'' (59:7) ayeti var.
-Hocam beni trollüyor musun yoksa ciddi misin? Bu söylediğin ayetler Kurana davet ediyor. Peygamberin vefatından 200 yıl sonra yazılan kitaplara davet etmiyor. Hem ''O hevasından konuşmaz'' ayeti Kuran'ın vahiy olduğundan bahsediyor. Devamını neden okumuyorsun?

O hevasından konuşmaz, Ona vahyedilenden başkası değildir, şiddetli kuvvet sahibi olan (cibril isimli melek) öğretti. Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu. O, en yüksek bir ufuktaydı. Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi. Böylece iki yay boyu veya daha yakın oldu. Böylece kuluna vahyedeceğini vahyetti. [53/Necm suresi 3-10]

Resul ne verdiyse alın ayeti de ''ayetleri kabul edin'' anlamındadır. Çünkü resul sadece ayet okur. Nebi ise kendi reyini söyler. Nebilere kitap verilmiştir, kitabı tebliğ ederken, yeni ayet inince resul olurlar. Nebi ve resul farkını bilmediğiniz için Resule uymak ayetlerini rivayetlere uymak zannediyorsunuz.Her şeyiniz ters be hocam.

+Herşeye de bir cevabın var maşallah. Bunca yıldır kimse bilemedi de sen mi bildin?
-Bunca yıldır bilenler de oldu tabi ki. Ama sizin mezhepler bilenleri yaşatmadı. Kuran'a düşman oldukları için kendilerine karşı çıkan herkesi mürted ilan edip kestiler. Zalimlerin dinine ehli sünnet diyorsunuz. Ehli Sünnet olmak için Kurana uyulur.
+Mezhep alimleri de Kuran'a uymuştur. Onların ilmi bizden daha çok. Biz kim onlar kim.
- Yarım saattir sana mezheplerin Kuran düşmanı olduğunu anlatmaya çalıyorum ama Kuran'a uymuştur diyorsun be hocam. Bu deliller sana yeterli gelmediyse birkaç örnek daha vereyim.

Örnek 4: Sırtlan yenir mi? Hanefi: hayır. Maliki: evet. Şafii: evet. Hanbeli: evet.

Şimdi hocam! Bir sofra düşün, oruç açmak için iftar davetine katılmışlar. Menüde ise sırtlan çevirme var. Kuzu gibi çevirmişler sırtlanı. Sen yemezsin muhtemelen ama dört mezhepten üçü yenir diyor. Aynı dine mensup misafirlere sırtlan eti veriliyor. Hanefi olanlar ''benim mezhebimde sırtlan yemek haram'' diyecekken diğerleri ''benim mezhebimde sırtlan yemek helal'' diyecek. Aynı dinden olan insanlardan bir kısmı haram diye yemeyecek, diğer kısmı helal diyerek yiyecek.burada iki farklı din yok mu?
+O zaman mezhebine göre davranırsın, senin mezhebine göre haram ise yemezsin. Bu kadar basit.
-Benim mezhebime göre haram olan diğer mezhebe göre helal ise hak hangisi? Bir şey hem haram hem helal olabilir mi? Allah'ın dininin haramları kişiye göre değişir mi?
+Mezhepler farklı hadisleri delil olarak sunmuştur, hepsinin delili var, boş konuşmazlar.
-Farklı hadislere göre haramlar değişiyorsa hadislerde çelişki vardır hocam. Hem Allah'ın dinini çelişkili rivayetler mi belirliyor? Bu dinin bir kaynağı yok mu?
+Kuran'da sırtlan yemeyin yazıyor mu? Sırtlan yemekle ilgili ayet olmadığı için hadislere, mezheplere muhtacız.
-Muhtacız dediğin mezhepler sana net bir cevap verebiliyor mu? Birisi yenir diyor, diğeri yenmez diyor. Tıpkı abdest meselesinde olduğu gibi verilecek iki cevabı da veriyor.
+ Öyle de sırtlan yenir mi sorusuna Kurandan cevap yok, onu ne yapacağız?
-Cevap var hocam, bakmayı bilmiyorsun. Allah yenen hayvanları saymış önce. ''..Ve size güdülen hayvanlardan sekiz çift indirdi..'' [Zumer Suresi 6] ayetinde sayılan sekiz çift hayvan; deve, sığır, koyun, keçi olarak Enam 143-144.ayetlerde geçer. Buradan anlaşılıyor ki insanlar tarih boyunca çift tırnaklı otçul temiz ayvanları yemişler. Sırtlan ise etçil ve pis olduğu için yemek listesinde sayılmamış. Avcı hayvanların pis olduğuna dikkat çeken ayet şöyle;

''Sana kendilerine nelerin helal kılındığını soruyorlar. Deki: ''Size temiz olanlar helal kılındı. Allah'ın size öğrettiği şeyden onlara öğretip avlanmak için yetiştirdiğiniz yırtıcı hayvanların tuttuklarından yeyin ve üzerine Allah'ın ismini (besmele) zikredin. Allah'a takvalı olun, şüphesiz ki Allah hesabı çabuk görendir.'' [Maide Suresi 4]  

Maide 4.ayette avcılık için yetiştirilen (atmaca, köpek gibi) hayvanların yakaladığı otçul hayvanların  yendiği bildirilir. yırtıcı hayvanlar ise etçil olduğu için pistir. Sırtlan da etçil olduğu için yemek listemize girmemiştir. Çift tırnaklı hayvanlar (geyik, ceylan, bufalo, deve, sığır, koyun, keçi) otçul ve temizdir. Cevap var mıymış hocam?
+Varmış da biz görememişiz.

(Devamı gelecek)

0 yorum:

Yorum Gönder

My Instagram