Mehmet Okuyan Yanlışları

mehmet okuyan

Mehmet Okuyan deyince aklıma elinde Kuran sallayan siyasetçiler geliyor. Siyasal islamcılar halkın sevdiği şeyleri söyleyip oy alıyor sonra kafalarına göre kanun çıkarıyor. İşte Mehmet Okuyan da böyle elinde Kuran sallıyor ama içindeki bazı ayetleri kafasına göre yorumluyor. İşine gelmeyince ilgili ayetleri göstermiyor. Aslında umut vaad eden bir hocaydı kendisi, hitabet yeteneğini kullanıp mehdilik yapıyordu ama sonra herkesi şaşırttı. Mucizeleri doğa olayına bağlamaya çalıştı, apaçık konuları mecaz yapmaya çalıştı. Böylece tahrifatçı hocalara bir yenisi daha eklendi. Böyle olunca da reddiye yazmak gerekti. Kendisini yine sevenler çok ama keşke her müslüman sevdiği hocanın yanlışlarını dile getirebilse. Kimisi sevdiği hocanın her sözünü kabul ederek onu rab ediniyor, kimisi de sözü dinleyip en güzeline uyarak aklını kullanıyor. Bu yazıda Mehmet Okuyan hocanın Kurana zıt söylemlerine değinip "marufu emr, münkerden neyh" yapmaya çalışacağım.

Mehmet Okuyana Reddiye


İDDİA 1- Yecüc mecüc aramızda yaşıyor!

1:28:00 - MEHMET OKUYAN: Bu yecüc mecücü kıyametle ilişkilendiriyorlar, kıyamet alameti gibi sunuluyor. CANSU CANAN: Sed kalkacak ve akın akın dünyaya geleceklerini biliyoruz. Hapsoldukları yerden çıkacaklarını biliyoruz. MEHMET OKUYAN: Şimdi bakın, bu zulkarneyn zamanında kendilerine yecüc mecüc denen bir grup var. Anlaşılıyor ki bunlar müfsidune fil ardı: yeryüzünde fesatlık çıkaran, bozgun çıkaran bir grup. Bunların ismini bilmiyoruz. Bunların kim olduğunu bilmiyoruz. Bunların 1 tane olduğunu söylemek durumunda değiliz. Muhtemelen her dönem böyle hakkın hakikatın karşısında daima bozgunculuk yapan bir grup var. CANSU CANAN: Neden kıyametle bağdaştırılıyor peki? MEHMET OKUYAN: Zulkarneyni bu meseleyi kıyamet ile özdeşleştirmek doğru değil. Bakın taaa peygamberimizden asırlar önce yaşamış, zulkarneynle alakalı kullanıyor bu ayette. Bir yerde daha geçiyor Enbiya suresinde. CANSU CANAN: Evet 96-97 ayetlerde diyor ki : "Nihayet yecüc ve mecücün önün açıldığı zaman her tepeden akın ederler. Gerçek vaad yani kıyametin kopması yaklaşır. Bir de bakarsın inkar edenlerin gözleri açılıp dona kalmıştır. Eyvah bizlere doğrusu biz bundan gafildik hatta biz zalim kimselermişiz derler." Heralde Enbiya ile bağlantılı olarak. MEHMET OKUYAN: Orada gene özel bir milleti milliyeti deşifre etmiyor Allahu teala. Gene tabi ki kıyamet sabahı da bu kötülüğü bu fesadı temsil eden insanlar, gruplar olacak, o günde olacak. Peygamberimizden asırlar önce olduğu gibi kıyamet sabahı da tabiki olacak bunlar. Ama özel bir millet değil yani. CANSU CANAN: Ama önü açıldığı zaman tepelerden akın etmeleri var. Ozaman bunlar hapis altında, şuan etkin değiller. MEHMET OKUYAN: Yok yok, etkin değiller sonucu çıkmaz buradan. Bunlar her zaman etkin, taaa Zulkarneyn döneminde de etkindi. Bunlar şimdi de var, yarın da olacak, son saatte de olacak. Bunları bir zihniyet olarak algılayıp zihniyet üzerinden şerri kötülüğü temsil eden algılar, insan grıupları diye yorumlamak en iyisidir. Bunu kıyametin alametine fikslemek doğru değil, o zaman zulkarneyn ile ilişkili kıssada anlatılan yecüc ve mecüc belli bir yere oturmaz. (Habertürk TV - Öteki Gündem, 2 Haziran 2017, https://youtu.be/4T8ryPot3bM?t=5280)

CEVAP:

Sunucu Cansu Cananı tebrik ediyorum. Ayetin metninde anlatılan durumu kabul edip hocaya reddiye yapıyor, hemde dini tahsili olmadığı halde güzel anlamış. Hoca ise Zulkarneynin yecüc mecücü hapsettiğini bir türlü kabul etmiyor ve her devirde yecüc mecüc var diyerek şu anda yaşayan terörist gruplara yecüc mecüc diyor. Bu yorum teröristlerin yecüc mecüc gibi bozguncu olduğunu söylemeye uygundur ancak onların dağa hapsedilmediğini söylemek ayetleri görmezden gelmektir. Bakın ne diyor ayetler:

Dedi: "Rabbimin beni içinde tuttuğu imkân ve güç daha üstündür. Siz bana bedensel gücünüzle destek verin de onlarla sizin aranıza çok muhkem bir engel çekeyim." "Bana demir kütleleri getirin!" İki ucu tam denkleştirince, "Körükleyin!" dedi. Onu ateş haline koyunca da "Getirin bana, üzerine erimiş bakır/katran dökeyim!" diye seslendi. "Artık onu ne aşabildiler ne delebildiler. Dedi: Bu, Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder. Ve Rabbimin vaadi haktır." (18/Kehf Suresi 95-98)

Zulkarneyn demir ve bakır ile sağlam bir sed yaptıktan sonra "bu bir gün yıkılacak" diyor. Peki yıkılınca ne olacak? Kuranı açıklayan Allah olduğuna göre ilgili başka ayete bakarak cevabı bulalım. Zulkarneyn seddi yıkılınca şöyle olacak: "Yecûc ve Mecûc'ün önü açıldığı zaman onlar her tepeden akın ederler. Hak olan vaat yaklaşmıştır. İnkâr edenlerin gözleri birden donup kalmıştır. "Vay başımıza! Biz bundan gafil bulunuyorduk. Hayır, biz zalimlerdik!" derler." (21/Enbiya 96-97)

Seddin yıkılması "önü açılınca" olarak geçiyor, kurtulunca her dağdan akın edip yayılıyorlar. Yüzüklerin efendisi filmindeki org'lar gibi saldırıyorlar. O filmin kaynağını şimdi daha iyi anlıyoruz, adamlar dini metinlerden yecüc mecücü öğrenip film yapmışlar. Bizim sözde Kurancı hoca ise "her dönemde yecüc mecüc var" diyerek kıssada anlatılan olayı çarpıtıyor. Her devirde yecüc mecüc zihniyeti elbette olacak, çünkü burası iyi ile kötünün bir arada yaşadığı dünya. Lakin kıssada anlatılan durum açıkça diyor ki: "Zulkarneyn demir ve bakırı eritip duvar yaptı, bu duvar bir gün yıkılacak ve yecüc mecüc denilen bozguncular her tepeden akın edip saldıracak. Halk da Kuranda haber verilen bu olaya şahit olunca vah bize diyerek ellerini başlarına koyacaklar." Ayetlerin anlattığı olay bundan ibaret, madem Kurandan konuşuyorsun bu ayetleri okuyup konuyu kapat. Yorumu dinleyenlere bırak çünkü kendi yorumunu katınca sunucu bile zor sabrediyor karşında.

İDDİA 2- Kadir gecesi Kuran okuduğumuz gecedir diyor!

2:16:23- CANSU CANAN: Önümüzdeki günlerde kadir gecesini ihya edeceğiz, idrak etmek de mühim. Orada diyor ya kadir suresinde "1000 aydan daha hayırlıdır, o gece melekler yeryüzüne inerler" meleklerin yeryüzüne inmesi ne demek? Ne gibi bir faydası vardır? Nasıl faziletleri var, ne yapmak lazım bu fırsatsa eğer onu boş geçirmemek için. Yine yanlış mı sordum? MEHMET OKUYAN: Yok yanlış değil de unuttuk, anlattıklaırmızın bir kısmını unuttuk, onun için öyle bakıyorum. Biz onun bir gece değil başka birşey söylemiştik. Dedik ki: kadir gecesi esasında kıymetini vahiyden alır, vahiyle insan oğlu ne zaman buluşuyor ise onun kadiri o zamanla alakalıdır. Vahiyle kim ne zaman buluşuyor ise melekler onun sekineti olsun diye gelirler. fussilet suresinin 30.ayeti öyle söyler. "Rabbimiz Allahtır diyenler, istikamet üzere yaşayanlar bilsinler ki melekler onlara gelirler, korkmayın hüzünlenmeyin size vaad edilen cennetle müjdelenin" diye. Meleklerin iniyor olması kişilere huzur veriyor olması demektir. Onların vahiy akışında getirdiği prensipler bizi hayata bağlayan, doğru yaşamamızı temin eden bir bilgilendirme biçimidir. Şimdi hepimize meleğin gelmesine luzum yok. Melek zaten hepimizde var, biz o meleklerin bizi daha iyi karşılaması noktasında vahiy ile kendimize istikamet çizme mecburiyetimiz var. Vahiy ile bir istikamet çizersek melek huzurunu da yanı başımızda hissederiz. Kadir gecesi o anlamda gece olarak bakın, dünyanın her tarafında insanlar var, şurada şu saat mesela kadir gecesi ise burası için, çok iyi biliyoruz ki bunun 12 saat gerisinde ve 12 saat ilerisinde olan coğrafyalar var. Aynı anda dünyanın her tarafında kadir gecesi falan olmaz. O zaman bunu evrensele taşımak ve hayatın merkezine alabilmek için kadir gecesine kıymetini veren vahyiyle insan oğlunun buluşmasını kadir ve kıymetin vesilesi olarak görmek ve o buluşmada melek huzurunun da yanıbaşında bulunduğunu bilmektir. Mühim olan budur, gelen huzur melek aracılığı ile gelir biz o huzuru veren de vahyin hayatımıza akışının sağlanmasıdır. (Habertürk TV - Öteki Gündem, 2 Haziran 2017, https://youtu.be/4T8ryPot3bM?t=8182)

CEVAP: 

Yine Cansu hanımı tebrik ediyorum çünkü hocanın bir yanlışına daha karşı çıkıyor. Okuyan hoca "kadir gecesi değerini vahiyden alır, Kuranı anladığınız dilde okuyunca kadir gecesidir" diyor. Peki bu dediği Kurana uygun mu değil mi?

1- Kadir gecesi değerini Kuranın inmesinden almaz. Zaten mübarek olan bir gecede Kuran inmeye başlamıştır. Kuran indiği için mübarek olmamıştır. Bu farkı görmek için konuyla ilgili ayetleri birlikte okumak gerekir. Hoca da sıkça bunu dile getirir ama bu konudaki ayetleri gizlemeyi tercih etti.

''Şüphesiz onu mübarek bir gecede indirdik.'' (Duhan 3)

Kuran mübarek bir gecede inmiş. Hemen soralım, nedir bu mübarek gece?

''Şüphesiz onu kadr gecesinde indirdik.'' (Kadir 1)

Mübarek geceden kasıt kadir gecesiymiş. Peki zaten mübarek olan kadir gecesinde ne oluyor? Devamını okuyup cevabımızı alalım.

Kadir gecesi nedir bilir misin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve ruh, onda rablerinin izniyle bütün işler için peş peşe inerler. O, fecr doğana kadar bir selamettir. (Kadir 2-6)

Kadir gecesinde melekler ve ruh bir takım işleri gerçekleştiemek için bölük bölük iniyormuş. Güneş doğana kadar selamet oluyormuş. İnipte ne yapıyorlar?

''Şüphesiz onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz uyaranlarız. Bütün hikmetli işler onda taksim edilir. Emirler katımızdandır, çünkü gönderenleriz. Rabbinden rahmet olarak. Şüphesiz O işitendir, bilendir.'' (44: 3-6)

Hikmetli işleri taksim ediyorlar, bölüştürüyorlar. Ne tür hikmetli iş olduğunu Allah bilir. Peki ne zaman bu kadir gecesi? Kuran ne zaman indi ki?

''Ramazan ayı ki; insanlar için bir rehber, hak ve batılı ayıran, hidayetten deliller getiren Kuran onda indirildi...'' (2:185)

Ramazan ayında inmiş, demek ki kadir gecesi ramazan ayında gizliymiş. Şimdi soralım mecazcılara: Hani Kuran okuduğumuz gün kadir gecesiydi? Hani vahiyle buluşana melekler iniyordu? Ayetler ramazan ayında saklı olan kadir gecesinde meleklerin indiğini söylüyor.

Diğer konu ise bir yerde gece iken diğer yarım kürede gündüz olması, bu durum kadir gecesinin yaşanmasına engel değildir. Nasıl ki Cuma namazı dünyanın her yerinde farklı saatlerde kılınıyor ise kadir gecesi de farklı saatlerde yaşanabilir. Hocanın mantığına göre Cuma namazı da yok dememiz gerekirdi çünkü diğer yarım kürede cuma namazı bizden 12 saat sonra kılıyor, onların cuması kabul olmuyor mu?

İDDİA 3- İsa beşikte konuşmadı diyor!

10:43- Bu beşikte iken konuşma gerçekten bebek olarak konuşmak yorumlanabileceği gibi ,daha dün beşikte olan adam şeklinde de yorumlanabilir. Daha ağzı süt kokuyor demek yani, bugün de öyledirya, daha dünkü çocuk konuşuyor diye itibar etmezler. Bu ayetler öyle de yorumlanabilir ama genelin yorumu beşikteki konuşmayla şekilleniyor. Daha dünkü çocuk kısmıyla ilişkili yorum daha makul geliyor bana. Ne diyor Hz İsa "ben Allahın kuluyum" beşikteki çocuk. Eee? "Allah bana kitap verdi" Beşikteki çocuğa Allah niye kitap versin? Beşikteki çocuk kitabı nasıl yaşıycak? Daha dünkü çocuk ifadesi daha makul geliyor. "Allah bana kitap verdi ve beni nebi yaptı. Her nerede bulunursam beni değerli kıldı, hayatta olduğum sürece allaha ibadetle ve arınmayla beni emretti" namaz ve zekat diye söylüyorlar ama namaz ve zekat değil. Tevhid içerikli her davranış salattır, aerınmaya gayret eden her fedakarlığımız zekattır. "Hayatta olduğum sürece bunları yapmayı bana emretti, bir de anneme iyilik yapmamı." Ana baba demiyor çünkü İsanın babası yoktur. [YOUTUBE: Vahiyden Hayata 16.Bölüm, 24 Eyl 2014 - https://youtu.be/d6gSo_eWJxU?t=630]

CEVAP: 

Mehmet hocaya göre isa peygamber beşikte değil, büyüyünce konuşmuş, insanlar da "daha dünkü velet bize akıl veriyor" deyip dalga geçmiş. Bakalım öyle mi olmuş, gizlediği ayetlerden öğrenelim. Meryem suresine gidelim.

Nihayet doğum sancısı onu, bir hurma ağacının kütüğüne götürdü. "Ah dedi, keşke daha önce ölseydim, keşke unutulup gitseydim." Altından (toprak) ona şöyle seslendi: "Tasalanma, Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirdi." "Hurma ağacının kütüğünü kendine doğru salla, üzerine olgun, taze hurma dökülecektir." "Artık ye, iç. Gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen şöyle söyle: "Ben Rahman için oruç adadım. Onun için bugün, insan cinsinden hiç kimseyle konuşmayacağım." Meryem, onu taşıyarak toplumuna getirdi. "Ey Meryem, dediler, şaşılacak bir iş yaptın!" "Ey Harun'un kızkardeşi! Baban kötü bir adam değildi. Annen de bir azgın değildi." Meryem, çocuğa işaret etti. Dediler: "Beşikteki bir sabiyle nasıl konuşuruz?" (bebek) Dedi: "Ben Allah'ın kuluyum. O bana kitap verdi, beni peygamber yaptı."[19/Meryem Suresi 23-30]

Ayetler Meryem valiemizin İsayı doğurup kavmine getirince zina ile suçlandığını, bunun üzerine meryemin bebeğe işaret ettiğini söylüyor. Hahamlar da bu duruma şaşırıp "beşikteki bebekle nasıl konuşacağız" diye dalga geçiyor. İşte orada mucize gerçekleşiyor. Bebekten ibranice cümleler duyuluyor. "Ben Allahın kuluyum, beni nebi yaptı" diyor. İleride peygamber olarak karşılarına çıkacağını haber veriyor. Eğer bu mucize yaşanmasaydı Meryem validemize ne yaparlardı? Recm ederlerdi. Yahudilerde recm olduğu için Meryem valiemiz bebeğin konuşması sayesinde taşlanmaktan kurtulmuştur.

Konuyla ilgili başka bir ayette ise Meryeme erkek suretinde gelen meleğin sözleri aktarılıyor. Melek zaten İsa doğmadan önce onun hem beşikte hem yetişkin olunca konuşacağını haber veriyor. Bu ayet "bebekken değil yetişkin olunca konuştu" diyenlere tokat gibi cevap veriyor.

Bir de, melekler şöyle demişti: "Ey Meryem! Allah seni, kendisinden bir kelimeyle muştuluyor. Adı, Meryem'in oğlu İsa Mesih'tir. Dünya ve âhirette yüz akıdır. Allah'a yaklaştırılanlardandır." "Beşikte ve yetişkin çağında insanlarla konuşacaktır. Barışa ve hayra yönelik iş yapanlardandır." (Meryem), "Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken nasıl olur da çocuğum olur," deyince, (Melek) şöyle cevap verdi: "ALLAH dilediğini böyle yaratır. Herhangi bir şeyin olmasını dilediği an ona 'Ol' der ve o şey oluverir. (3/Ali İmran 45-47)

İDDİA 4- İbrahim peygamber hata etti diyor!

Hz. İbrahim Oğlunu Kurban Etmekle Mi Emrolundu? MEHMET OKUYAN: Kuranı kerimde hazreti İbrahim bir üniversitedir. İbrahim üniversitesi var Kuranı kerimde, her fakültesi var bunun. Kuranı kerim hazreti ibrahimle alakalı konu başlaıklarını muhteşem belirlemiş. O konu başlıklarının bir tanesi de işte oğlunun kurban edilmesiyle alakalı, Hz İsmailin kurban edilmesiyleilgili geçer. Bu olay saffat suresinde anlatılır. Hazreti İbrahimin görmekte olduğu rüyalardan bahsedilir. Hazreti İsmailin de rüyalarda kendini yükümlü hissettiğini düşündüğü babasına "emrolunduğunu yap" demesi ile ilişkilendirilir. Hz İbrahim yaşadığı dönem itibariyle ilk çocukların kurban edilmesi uygulamasının yaşandığı bir coğrafyada yaşamıştı. Onun uzun süre çocuğu olmadı için daha sonra hz ismail dünyaya gelince "acaba bunu kurban edecek miyim kaygısı ile psikolojik şartlanmışlıklarıyla, hani mahalle baskısıyla, işte böyle bir mobbing uygulamasıyla insan gündüzünü neyle meşguliyet içerisinde değerlendirirse onun gecesi uykusu rüyası onunla ilişkili olur. Hz İbrahim böyle rüyalar görüyor. Bu rüyaları oğluna anlatıyor, o da diyor ki "madem öyle emredildiğini yap" diyor. Fakat Allahu teala Hz. İbrahimin İsmaili kurban etme noktasındaki teşebbüsünü anında engelliyor ve bunun hiçbir şekilde Allahın emri olmadığı, bir rüyayı gören peygamberin aslında rüyayla amel edilmemesi lazım geldiğini, rüyanın bir hayatın istikameti noktasında hüküm çıkartma noktasında bir delil bir referans olmadığını ortaya koyar, bize gösterir. Eğer bu allahın emri olsaydı Hz İbrahime yönelik "oğlunu kes" diye bir emir olurdu, böyle bir emir asla yok. Sadece uykusunda böyle şeyler gördüğünü söylüyor. Bunu ısrarla dile getirince de hz ismail "madem böyle emrolunuyorsun o zaman emrolunduğunu yap, bende sabredenlerden olacağım" diyor. Ama Kuranın hiçbir yerinde hz ibrahimin oğlunu kurban etmesi emri yer almaz, o bir rüyadan ibarettir. Şartlanmışlıkların rüyaya yansımasından ibarettir. Tek başına o olay bize rüyalarla amel etmemek lazım geldiğini, hakikatın doğrudan bildirilen vahiylerle şekillendirilerek uygulanmasının zorunlu olduğunu öğretir. Bir cana kıymayı cihana kıymakla eş değer sayar Kuranı kerim, Maide suresi 32.ayette bir cana kıyan bütün insanlığı öldürmüş gibidir diyor. Bu israiloğullarına yazılan ilahi hükümlerdne biridir. Kuranda onu aynen bizim için zikreder. Bir can cihana bedel ise Allahın öldürmeyi haram kıldığı bir eylemi, her yerde haram kıldığı bir eylemi hz ibrahim üzerinden emire dönüştürmesi düşünülebilecek birşey değildir. Olay bir psikolojik şartlanmışlığın uygulamaya sokulması girişimidir ve böyle bir girişimin aslında doğru bir işlem olmadığını da cenabuı hak olaya müdahale ederek, hz ismailin öldürülmesini engelleyerek, bir canı kurtarmanın cihanı kurtarmakla eşdeğer olduğu bilincini hz ibrahim ve hz ismail üzerinden öğütlemiştir. [Youtube: Dini Cevaplar, 21 Ağustos 2018 - https://youtu.be/eCN9DT3rF20]

CEVAP: 

Hz. İbrahimin yaşadığı dönemde ilk çocukların kesilmesi Kuranda geçmeyen bir bilgidir, yani delil olarak sunulamaz. Hz. İbrahimin gördüğü rüya bir mahalle baskısı ile yada psikolojik korku ile görülmemiştir. Bizzat Allah teala rüyayı göstermiştir çünkü İbrahimi sınamak istemiştir. Bu rüyası ısrarla devam edince bunun Allahın emri olduğunu anlamış ve çocuğa danışmıştır. Çocuk da babasının peygamber olduğunu bildiği için "emrolunduğun şeyi yap" demiştir. Bunun üzerine baba oğul tenha bir yere gitmişler ve çocuk ölmek için yere yatmıştır. Babası bıçağı bilerken melek ona imtihanı geçtiğini bildirmiş ve koç getirmiştir. Bunun sonucunda İbrahim peygamber Halilullah olmuş, rüyasını tasdik ettiği için tebrik edilmiştir. Yani Kurandaki anlatıma göre İbrahim peygamber psikolojik korku ile rüya görmemiş, bizzat Allahın yönetiminde olan bir rüya görmüş ve uygulamaya geçince de "Rüyana sadakat gösterdin. Şüphesiz muhsinleri böyle ödüllendiririz." (Saffat 105) denmiştir. Çocuğun yerine fidye olarak bir enam (geviş getiren çift tırnaklı hayvan) verilmiştir. "Büyük bir kurbanlığı fidye olarak verdik." (Saffat 107)

Sonuç olarak Hz. İbrahim rüya ile amel ettiği için kınanmamış, Allah tarafından azarlanmamıştır. Aksine tebrik edilmiş ve halilullah olmuştur. Kendisine özel olan bu imtihanı geçerek Allah için her şeyden vaz geçebileceğini kanıtlamıştır. Biz de Allah dostu olmak için hiçbir şeyi Allahtan daha çok sevmemeliyiz, bu kıssadan alınacak ders budur. Bu kıssayı okuyupta İbrahim peygambere hata isnad etmek ancak ilimden nasipsizlerin yapacağı iştir.

İddia 5- Hırsızlık cezasını mecaz yapıyor!

''Elin kesilmesinden kasıt hırsızlığın genellikle elle yapılmasıdır. Oysa bugün hırsızlıklar elle filan yapılmıyor. Şimdi hırsızlıklar böyle bakışla yapılıyor, sözle yapılıyor, yazıyla yapılıyor, bilgisayarla yapılıyor, talimatla yapılıyor. O zaman adamın elini kesmek hırsızlık organını kesmek anlamına gelmeyecek. Dolayısıyla hırsızlığın, kadın olsun erkek olsun elinin, ellerinin kesilmesi demek aslında hırsızlığın yapılamayacak bir duruma getirilmesini (ifade eder) yani gücünün kesilmesidir. Hırsızlık yapmak isteyen birinin bu imkândan yoksun bırakılmasını temin etmektir. Bunun için en iyi uygulama hırsızlık yapılmayı gerektirecek bir ortam meydana getirmemektir. Herkesin karnının doyduğu bir ortamda herhangi bir hırsızlık olayı da yaşanmaz. Milleti aç bırakıpta sonra hırsızlık yaptı diye elini kesmek kadir şinas bir tutum değildir. Hırsızın elinin değil, hırsızlıktan gücünün kesilmesi lazım geldiğinin ayeti kerimedeki asıl mesaj olduğunu (söylüyorum). ‘’Faktau’’ emrinin de böyle aslında mecazi bir kesme manası verdiğini, ‘’Eydiyehuma’’ kelimesinin de ‘’iki el’’ manasına değil ‘’onların gücünü kesin’’ anlamına, hırsızlık yapmalarını engellemek manasına, bir tedbirin önerildiğini düşünüyorum. [Youtube: Dini Cevaplar, 8 Ağustos 2018]

CEVAP:

Hırsızlık cezasını tayin eden maide 38.ayette "hırsız erkek ve hırsız kadın" ifadesi suçun ispat edilmiş olduğunu, "Allahtan caydırıcı bir ceza olarak" ifadesi de bir suça karşılık cezadan bahsettiğini, "ikisinin ellerini kesin" diyerek de kadın-erkek ayırt etmeden hırsızlık yapanın elinin kesilmesini emreder.

Hırsız erkek ve hırsız kadının kazandıkları sebebiyle, Allah’tan caydırıcı bir ceza olarak ikisinin ellerini kesin. Allah üstündür, hikmetlidir. Artık kim yaptığı zulümden sonra tövbe eder ve ıslah olursa böylece Allah onun tövbesini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayandır, merhamet edendir. Bilmez misin ki göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediği kişiye azap eder ve dilediği kişiyi mağfiret eder. Allah her şeye muktedir olandır. [5/ Maide Suresi 38-40]

Burada sormamız gereken "el nasıl kesilir" sorusudur. Kuranda benzeşen bir ayet bularak nasıl kesildiğini anlayalım.

Şehirde (dedikoducu) kadınlar dedi: ‘’Azizin hanımı delikanlısını ayartmaya çalışmış. Belli ki sevgi onun yüreğine işlemiş. Gerçekten biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz. ’’Bunun üzerine (Züleyha) onların hilesini işitti. Onlara (davetiye) yolladı ve onlar için yaslanacakları oturma yeri hazırladı. Onlardan her birine bıçak verdi ve (Yusuf'a): ‘’karşılarına çık’’ dedi. Böylece onu gördükleri zaman çok büyüttüler ve (meyveyi unutarak) ellerini kestiler; ''Haşa! Bu bir beşer olamaz, bu ancak asil bir melektir.'' dediler. [12/ Yusuf Suresi 30-31]

5:38 ayette geçen فَاقْطَعُٓوا اَيْدِيَهُمَا FAQDAU EYDİYE HUMA (Kesin ellerini ikisin) ifadesi 12:31 ayette قَطَّعْنَ اَيْدِيَهُنَّ QADDE'NE EYDİYE HUNNE (kestiler ellerini onlar) olarak geçer. İki ayetin ortak noktası elin kesilmesidir. 12:31 ayette el kesmenin tarifi yapılmıştır. Günlük hayatta da yemek yaparken ''elimi kestim'' deriz. Karşımızdaki kişi ''ne kadar derinden kestin?'' diye sorar, kökünden koparıp attığımızı anlamaz. İşte bunun gibi el kesme cezası da bilekten koparmak değil, baş parmakla işaret parmağı arasına derin bir yara açmaktır, Allahu alem.

Sonuç olarak hırsızlık cezası kesinlikle gücünü kesmek olarak anlaşılamaz. Çünkü hem hırsızlığı ispat edilen kişilerden bahsedilir hemde ceza vermekten bahsedilir. Şu halde hangi gücü kesmekten söz edilebilir? Fiziksel bir ceza olduğu çok açıktır. Eli yarılarak iz bırakılır, işaret parmağı ile baş parmağı arası yarılırsa derin bir iz kalır. Fakat bilekten koparılıp atılır ise artık engelli olacak ve iş bulamayacak, secde ederken zorlanacak, yemek yerken zorlanacak, banyo yaparken zorlanacak. Halbuki eli yarıldığı zaman ibretle bakacağı iz kalacak.

Sonuç: Mehmet Okuyan'ın hezeyanları sebebiyle Kuransız müslümanlar şöyle diyorlar: "Kuran Kuran diye yırtınanlar sapıttı inkarcı oldu, hadislere daha sıkı sarılmalıyız ki bunlar gibi sapıtmayalım" Ne diyeceğiz şimdi bu sünnilere? Mecazcı hocalar yüzünde Kurandan daha çok uzaklaşıyorlar, halk da Kuransız müslümanlara itibar ediyor. Hatta Mehmet hocanın konferansını iptal ettirmek için mekan sahibini telefon yağmuruna tutuyorlar. Cemaatler örgütlenip linç kampanyası yapıyor. Bunu neden yapıyorlar? Apaçık konuları mecaz yaptığı için, mucizeleri inkar ettiği için. Adam gibi anlatıp geçse hem biz bu reddiyeyi yazmazdık hem de sünniler bu iddiaları gösterip halkı Kurandan uzak tutmaya çalışamazdı. Elinde Kuran sallayan bir hocanın bu kadar mecazcı olmasını hazmedemiyoruz. Bu yanlışlarını televizyonda düzeltmesi lazım ki Allah affetsin.

0 yorum:

Yorum Gönder

My Instagram